Sancaktepe Mutlu Son-Masöz Bayan Esra
Sancaktepe Mutlu Son-Masöz Bayan Esra
Sancaktepe Mutlu Son-Masöz Bayan Esra Kurbanları soyup sandalyeye bağlayarak aç aç bekletiyordu. Ayrıca içeri giren bir hayvan, cadının kötü bir ruh çağırdığının kanıtı sayılıyordu. Eğer ortalıkta hayvan görünmezse, birkaç gün sonrasında Hopkins kendi elleriyle hayvanları oraya koyuyordu. Başka durumlarda cadı zanlıları hücrelerinde bir tek bırakmak işi halletmeye yetiyordu. Northamptonshirelı Anne Foster’ın hücresinde “mahremini” emzirdiği ihbar edildi ama iblis emziren bir cadının çıkardığı sanılan sesler aslına bakarsak kadıncağızın hücresinde hücum eden sıçanlara karşı koyarken attığı vehamet dolu çığlıklardı. 1674’te idama mahkum edildi.
Zanlının cadı olduğu teşhis edildikten sonra itirafını almak gerekiyordu. Yasaya bakılırsa cadılar idam edilmeden önce suçlarını kabul etmeliydi. Malleus cadıların işkenceyle itirafa zorlanmasını öneriyordu. İşkence sehpası, kırbaç, yakma, gözleri oyma; bu tarz şeylerin hepsine izin vardı. “Cadı hapishanesine kim gelirse gelsin, ya cadıya dönüşüyor ya da bir şey uydurana kadar işkenceye maruz kalıyor, ” diye yazar Johannes Junius. Kral James, “ancak işkence aletlerinin yarattığı dayanılmaz acılar, şeytanın hizmetkarları üzerindeki denetimünü zayıflatabilir, ” diyordu.
Sancaktepe Mutlu Son-Masöz Bayan Esra
Sancaktepe Mutlu Son-Masöz Bayan Esra Eğer işkence işe yaramıyorsa bunun nedeni şeytanın işkence odasında işini görüp zanlıları acıya karşı dirayetli kılmasıydı. Malleus, Hagenau şehrinde yaşayan bir cadıdan söz eder. Bu cadı bir erkek bebeği öldürüp pişirerek ve sonrasında, işkence altındayken kullanmak için, bebeğin kalıntılarını öğütüp toz haline getirerek “sessizlik kayraı”na kavuşmuştu. Hagenaulu kadın pekala sessiz kalmış olabilir fakat kalmışsa bunun nedeni büyük mümkünlıkla yaşadığı şoktur. Bugün böylesi hurafelerin ve böylesi bir vahşetin hukuk gözetiminde yaşanmış bulunduğunu kabul etmek zordur. Bu adaletsiz, sapkınca ve saçma yaklaşım devletlerin müdahelesiyle yahut teşvikiyle benimsenmiştir.
Büyücülük karşıtı yasalar her yerde yürürlükteydi, çünkü devletin önde gelenleri büyücülüğün varlığına gerçekten inanıyorlardı. İşkencenin uygulandığı birden çok cadı davasına bizzat gözetmenlik etmiş ve kendi demonoloji kitabını yazmış Kral James’e nazaran cadılar her yerdeydiler: “Şeytanın iğrenç köleleri olan cadılar yahut büyücüler şimdilerde ürkütücü ölçüde çoklar, eskiden hiç olmadığı kadar fazlalar.” James’in idaresi altında, cadı davaları için kurulan ve gerektiğinde işkence uygulayan özel bir komisyon, 1591’den 1597’ye kadar minimum üç yüz davayı yönetti. Kıta Avrupası’nda IV. Henry’nin idaresindeki Pierre de Lancre Bask bölgesini kasıp kavuruyordu.
Son yorumlar