Sancaktepe Bayan Masör Hizmeti Ebru
Sancaktepe Bayan Masör
Sancaktepe Bayan Masör«Yüz senedir içerde olsan, yiyecek olarak kedilerden ve sincaplardan başka bir şeyin olmasa sen nasıl olurdun? İddiasına varım ki sakalı nah bu kadar olmuştur…» «Babanınki benzer biçimde mi?» «Babamın sakalı yok. Onun…» Dill sustu. «İşte kendi ağzınla yakalandın: Babamın siyah sakalları var diyordun…» ‘ «Çok dedimse o denli da değil. Kesti hem. Kanıt istersen, mektubum bile var. Bana da iki dolar yolladı… N’aber?» «Anlat anlat. Saslımona bir de polis üniforması yollamıştı. Hiç ortaya çıkmadı değil mi? Uydur uydur so şekilde oğlum, ha…» Duyduğum en kuyruklu yalanları Dill Harris söylerdi. Posta uçağına on yedi defa binmiş, Nova Scotia’ya gitmiş, bir fil görmüştü. General Joe Wheeler, dedesinin dedesi oluyordu ve ona bir kılıç bırakmıştı. «Sus,» dedi Jem. Bodrumdan sarı bir kamışla döndü. «Bunun boyu yeter mi?» «Eve gidip dokunabilecek kadar yürekli birinin bu kamışı kullanımına gerek yok,» dedim. «neden gidip kapıyı çalmıyorsun?» «Bu… Iş… Başka! Kaç kez söylemem gerek?» Dill cebinden bir kâğıt
Sancaktepe Bayan Masör
çıkarıp Jem’e verdi. Üçümüz eve yürüdük. Dill elektrik direğinde kaldı. Jem’le ben yana geçtik. Jem’in gerisinde kalıp, dönemeci görebileceğim bir yerde durdum. «Tamam,» dedim. «Görünürde kimsecikler yok.» Jem kenarda Dill’e baktı. Dill başını salladı. Notu oltanın ucuna taktı ve geçtiği pencereye uzattı. Kamış kısaydı. Debelenmesini uzun süre seyrettikten sonra yanına gittim. «Oltadan çıkaramıyorum. Çıkarsam da orada kalmasını sağlayamıyorum. Yola dön Scout!» Döndüm ve boş yolu kolladım. Arada bir notu pervaza bırakmaya çalışan Jem’e de bakıyordum. Not devamlı düşüyordu. Jem de alıp bir defa daha deniyordu. Alsa da okuyamayacak diye düşündüm. Çıngırağın sesi gelmeye başladı. Boo Radley’in kanlı dişlerini görmeye hazırdım. Sıçradım ve Dill’in çıngırağı var gücü ile Atticus’un simaına doğru salladığını görmüş oldum. Jem’in hali öyle içler acısıydı ki bir şeyler söylemeye gönlüm elvermedi. Oltayı ardında sürüye sürüye gidiyordu. Atticus, «Şu çıngırak sesini kes!» dedi. Dill çanı yakaladı. Sessizlikte keşke çalsa diye düşündüm. Atticus şapkasını arkaya doğru itti. Ellerini beline koydu: «Jem… Ne yapıyorsunuz?» «aslabir şey efendim.» «O martavalı hissetmek istemiyorum. Mevzuş hadi!» «Ben… Hepimiz Bay Radley’e bir şey vermek istiyorduk.»
Son yorumlar